Ana içeriğe atla

Öğrenci öğretmen ilişkisi


ÖĞRENCİ ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ
Öğrenci-öğretmen ilişkisi bir güç ilişkisidir: patron-işçi, efendi-köle, ezen-ezilen, komutan er… Öğretmenin ve öğrencinin beden dilinin anlatımı bu güç ilişkisini, gücü gösterenle, güçsüzün güçsüzlüğünü gösterir. Öğretmenlerin çoğunlukla bu tür bir iletişimi içsel bir davranışla yaptıklarını biliyorum. Çünkü onlar öğrenci-öğretmen iletişiminin yapısını öğrencilik yıllarında öğretmenlerinden görmüşlerdi. Bu görme gerçekte bir tür kurulma, ayarlanmadır. Öğrenme oluştuğu ortamın bütün özeliklerini içirir. Sınıftaki sorunlarını çözmeye çalışan bir öğretmen bu güç iletişimini kurduğu zaman bu güç iletişiminin konusunu, araçlarını, dil kullanımlarını, duygularını, beden dili kullanımlarını, süresini vb. daha nice öğeyi öğrenciye “öğretmen” diye sunmaktadır. Bu çocuk öğretmen olduğu zaman sınıftaki sorunlarını öğrencilik yıllarında öğrendiği durumsal davranışlar, dil kullanımları, beden dili kullanımlarıyla yani “öğrencilik yıllarında edindiği “içindeki öğretmen”le çözecektir. Öğretmen olacak bu çocuk, öğretmenliği öğrenmek için üniversiteye gitmedi mi, diye sorabiliriz. Üniversiteler öğrencilerin öğretmenliği öğretmenlerinden öğrendikleri gibi yapmalarına inandırıldığı yerdir. Az da olsa öğrencilik yıllarında öğretmene, eğitime, okula karşı özgürlüğünü sezgisel olarak kavramaya çalışan öğrencilerse “başka tür bir öğretmenlik olmadığına” ikna edilir.

Üniversitede öğrencilerin hatta öğretim üyeleri ve görevlilerinin eğitime bakışları, eğitimi kafalarında canlandırmaları eğitim, öğretmen, okul vb. içselleştirdikleriyle sınırlı. Bir öğretmenlik bölümünde bir öğretim üyesinin bir öğrenciyi yanına çağırıp sigara aldırmasına tanık olabilirsiniz. Bu ilk ve ortaöğretimde her gün birkaç kere gerçekleşen bir olaydır. Öğretmene çay götürmemiş, sigara almamış, onun çantasını taşımamış ya da özel bir işini yapmamış öğrenci yoktur. Hatta öğrencilik yılların bu tür bir hizmeti en az beş kere yapmayan da yoktur. Üniversitede çalıştığım bir dönemde benim tez danışmanlığımı yapmış bir öğretim üyesi, odasına gelen misafirlerine kendi eliyle neskafe ikramında bulunabilmesi için ortamda en küçük ve öğrenci olan benden kampüsün dışından neskafe ve şeker almamı istedi. Parayı bana uzatmasını, odadakilerin bana bakışlarını ve benim giyindiğim rolü iyi anımsıyorum. Tabiî ki istediklerini aldım. Bütün öğrencilik hayatımda benden istenenleri nasıl yaptıysam bunu da öyle yaptım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eğitimde Gizli (Örtük) Program: Hiçbir ders programında, yönetmeliklerde, yasalarda yazmayan resmi olmayan amaçlı değer yükleme uygulamaları

Alıntı: “Örtük program endüstri toplumunda iş ve vatandaşlık için gereken psikolojik düzeni (şartları) geliştirmek için ihtiyaç duyulan yapıyı okullarda sağlamaktadır. Sınıf içerisinde örtük program sınıfta öğrencilerin ne kadar zaman harcadıkları, sınıf ortamının öğrenci rollerini nasıl etkilediği ve öğretmenin öğrencileri aktif hale getiren öğretim yöntemlerini nasıl uyguladıkları gibi unsurları kapsamaktadır. Jackson’a göre sınıflarda verilen eğitim öğrencilere yaratıcılıktan ziyade uyumu (uysallığı) öğretmektedir. Jackson uyumun (uysallığın) öğretilmesinin resmi programa ters olmasına rağmen, okulların tüm insanları yaşama adapte edebilmede ve gerçek dünyadaki hiyerarşik güç ilişkilerine öğrencileri hazırlamada örtük programdan yararlandığını savunmaktadır. …Kendisi, sınıfta örtük programın üç temel unsurunun bulunduğunu belirtir. Bu unsurları kalabalık, övgü ve güç olarak tanımlamaktadır. Ona göre sınıftaki çalışmalar öğrenciye kalabalıkta, yani toplum içerisinde yaşamayı öğret

Eğitim Sistemimiz: Bankacı Eğitim Yaklaşımı

Bankacı eğitim yaklaşımını Freire betimlemiştir. Bankacı eğitim yaklaşımında eğitimi, tasarruf yatırımına; öğrencileri, yatırım nesnelerine; öğretmenleri ise, yatırımcılara benzetmektedir. Bu yaklaşımda öğretmen iletişim kurmak yerine, tahvilleri çıkarır ve öğrencilerin sabırla aldığı, ezberlediği ve tekrarladığı yatırımları yapar. Bu tahviller sınavlarda paraya(nota) dönüştürülür. Bankacı eğitim yaklaşımında öğretmen bilgi veren bir kaynaktır. Öğrenci pasif durumdadır, kendisine verilen bilgileri alır ve ezberler. Öğrenci araştırmaz, yorumlamaz, eleştirmez. Freire’e göre anlatma (öğretmenin derste yaptığı eylem) , öğrencilerin anlatılan şeyi mekanik olarak ezberlemelerine yol açar. Öğrencler doldurulması gereken “bidonlar”dır. Öğretmen kapları ne kadar çok doldurursa, o kadar iyi bir öğretmendir. Kaplar ne kadar pısırıksa, doldurulmalarına izin veriyorsa, o kadar iyi öğrencidir. Dolmaya direnç gösteren öğrenciler ise “problemli” öğrencilerdir. Bankacı eğitim öğrencileri nesneleştirir,

Leo Tolstoy'un Eğitim Anlayışı

       Tolstoy(1828-1910) şiddeti çağrıştıran bir terim olduğu için kendine açıkça anarşist demediyse de, devlet ve mülkiyete karşı İsa’nın öğretileri temelinde anarşist bir eleştiri geliştirdi. Böylelikle anarşist hareket içinde etkin bir barışçı geleneğin gelişimine yardımcı oldu. Hükümet sahtekarlığının, yurtsever ahlâk dışılığının ve militarizm tehlikesinin en güçlü eleştirmenlerinden birisi oldu. Tolstoy eğitime ise hem teorik eserleriyle, hem öğretmenlik çalışmalarıyla hem de yazdığı okul kitaplarıyla hizmet etmiştir. Halkı yaşadığı sefaletten kurtarmak için, köylülerin çocuklarına yönelik İ. Poliana köyünde Jasnaja Poljana adında bir okul kurdu. Açtığı okulda çocuklara ne öğreteceğini bilmediği için onları bütünüyle serbest bıraktı. Bireysel özgürlüğü yöntem olarak benimsedi ve eğitimde okulların değil, hayatın belirleyici olduğu sonucuna vardı. Bütün zorlayıcı yöntemleri kaldırdı ve öğrencilerin kendi yöntemlerini geliştirmelerine izin verdi. Okulu terk etmek ve okula kaydolm