Okul ve İş Dünyası İlişkileri 2
Televizyonlarda dönen reklamı anımsayınız: …..için meslek lisesi memleket meselesi…
Yalnızca Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul, derslik gibi ihtiyaçlarını karşılayan iş dünyası Avrupa Birliği’ne girme bağlamında -Avrupa Birliği üyelerinde olduğu gibi- eğitime yön verme, eğitimi yönetme bilgisini keşfetmiştir. Oysa memleket de meslek liseleri de dün vardı.
Kapitalist ülkelerde eğitim, sistemi yeniden üretmek için yürütülen bir toplumsal denetim mekanizmasıdır. İş dünyasının insana bakışı yukarıdaki alıntıdaki gibidir. Bu durum eğitimcilerin dilinde “Herkes okuyacak diye bir şey yok!,” , “Herkes üniversiteyi kazanamaz.” gibi cümlelerle kendini gösterir. Eğitimciler herkesin ayrımını eğitim kurumlarında çok iyi yaparlar. “iyi öğrenciler-kötü öğrenciler”, “çalışkan öğrenciler- tembel öğrenciler”, “iyi sınıf- kötü sınıf”, “iyi öğretmen- kötü öğretmen”, “üniversiteyi kazanabilecek öğrenciler- iyi vatandaş olacak öğrenciler”…Öğrenciler elmalar- armutlar gibi ayrı ayrı sınıflara koyulurlar. Böylece öğrencilere herkesin bir yeri olduğu algısı içirilir.” “Beş parmağın beşi de bir değildir. Gemisini kurtaran kaptan, her koyun kendi bacağından vs…
İş dünyasının insana bakışı, onun en çok kullandığı terimlerde yatar: “İnsan kaynakları”. İnsan, iş dünyasının daha çok kâr elde etmesi için etinden, sütünden yararlanılan bir kaynaktır. Yani bir nesnedir, araçtır.
Televizyonlarda dönen reklamı anımsayınız: …..için meslek lisesi memleket meselesi…
Yalnızca Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul, derslik gibi ihtiyaçlarını karşılayan iş dünyası Avrupa Birliği’ne girme bağlamında -Avrupa Birliği üyelerinde olduğu gibi- eğitime yön verme, eğitimi yönetme bilgisini keşfetmiştir. Oysa memleket de meslek liseleri de dün vardı.
Kapitalist ülkelerde eğitim, sistemi yeniden üretmek için yürütülen bir toplumsal denetim mekanizmasıdır. İş dünyasının insana bakışı yukarıdaki alıntıdaki gibidir. Bu durum eğitimcilerin dilinde “Herkes okuyacak diye bir şey yok!,” , “Herkes üniversiteyi kazanamaz.” gibi cümlelerle kendini gösterir. Eğitimciler herkesin ayrımını eğitim kurumlarında çok iyi yaparlar. “iyi öğrenciler-kötü öğrenciler”, “çalışkan öğrenciler- tembel öğrenciler”, “iyi sınıf- kötü sınıf”, “iyi öğretmen- kötü öğretmen”, “üniversiteyi kazanabilecek öğrenciler- iyi vatandaş olacak öğrenciler”…Öğrenciler elmalar- armutlar gibi ayrı ayrı sınıflara koyulurlar. Böylece öğrencilere herkesin bir yeri olduğu algısı içirilir.” “Beş parmağın beşi de bir değildir. Gemisini kurtaran kaptan, her koyun kendi bacağından vs…
İş dünyasının insana bakışı, onun en çok kullandığı terimlerde yatar: “İnsan kaynakları”. İnsan, iş dünyasının daha çok kâr elde etmesi için etinden, sütünden yararlanılan bir kaynaktır. Yani bir nesnedir, araçtır.
Yorumlar